4 Mart 2016 Cuma

                                                   *9*                                                   


Yarın doğum günüm ve ben mutlu değilim, kalbimin sol tarafında bir şeyler eksik, değerli şeyler, onlarsız yapamayacağım şeyler. Annem etrafımda pervane gibi ne istediğimi sorup duruyor, oysaki ben ne istediğimi biliyorum, ben babamı istiyorum.  Onun sıcak gülüşünü hatta gözündeki kıvrımları tekrar görmek istiyorum. Bu doğum gününü benim için hüzünlü yapan da bu, eski doğum günlerimde parti hazırlıklarına bir ay önce başlardım, hep kimsenin unutmadığı bir parti olurdu. Şimdi ise doğum günümü bir kek iki mumla kutlayacağım. Arkadaşlarım da yanımda değil, yeni arkadaşlarım da yok. Hayatımda geçireceğim en çirkin doğum günüm babamı çok özledim. Her gece onsuz uyumak kalbimi tam ortasından parçalıyor. Annemin sesini duydum:

-          Kızım ne istiyorsun. Diye sordu.

-          Bir şey istemiyorum. Dedim.

-          Niye mutsuzsun yarın senin doğum günün.

-          Anne sanki bilmiyorsun.

Onu üzmek istemiyorum. O benim hayattaki en değerli varlığım.

-          Tamam, kızım seni sıkmayacağım. Ben şehre gidiyorum.

-          Neden?

-          Öyle işim var. Dedi.

Ve gitti. Yine yalnızım aşağıda anneannem ve dedem var ama babam yok. Gözlerimden yaşların akmasına engel olamadım. İki gözüm iki çeşme ağlıyordum. Yalnızdım bedenen olmasa bile ruhen yalnızım yanımda kimse yok ruhum yalnız bom boş. Hayat gayemi kaybettim, dün mutluyken bu gün mutsuzum. Ama babama mutlu olacağıma söz verdim bu sözleri söylerken yüzüme kocaman bir gülümseme yayıldı babama söz verdim, mutlu olacağım onsuz bile. Merdivenlere doğru koştum, gıcırtılar çıkaran merdivenlerden her zamanki gibi korkarak indim. Karşıma yorgun biçimde ki annem çıktı. Hemen boynuna atladım:

-          Annecim.

-          Efendim Pelin neden sarıldın yani işin mi düştü?

Sanırım bu günlerde depresyona girmekten onu ihmal ettim. Bana kırgın ama oda biraz fazla alıngan yani.

-          Yok, sadece sevgi gösterisi.

-          Tamam, o zaman. Dedi kırgın, kırgın.

Akabinde anneannemin sesi duyuldu:

-          Güneş, Pelin, Mehmet Ali haydi yemek hazır!

Hepimiz acıkmıştık, özellikle dedem mutfağa varınca ela renkli gözleriyle balığa avını görmüş aslan gibi bakıyordu. Dedemin önünde cesaret edemesem de odamda kahkahalar attım, o görüntü gözümün önünden gitmiyor o nasıl bir bakıştı öyle, sanki 77 yaşında bir ihtiyar değil de 5 yaşında anaokuluna yeni başlayacak minnacık bir çocuk.

                                                                   ****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder