*24*
Normal uyandığım bir sabah, güneş her zamanki gibi doğdu.
Ve benim iğrenç sesli alarmım çalmaya başladı. Psikolojik olabilir ama
gerçekten hayattaki en çirkin sesmiş gibi geliyor ve kesinlikle öyle. Yataktan
doğrulunca ellerimi yumruk yapıp gözlerimi ovaladım bu şekilde az da olsa
uyanabiliyordum daha doğrusu uykumu alabiliyordum. Biraz daha uyuma fikri
aklımın en ücra köşesinden bir anlık geçti ama annem ihtimali aklıma gelince
yüzümü buruşturup banyoya doğru ilerledim. Yüzüme su vurup, Doğa’nın odasına
ilerledim uyuduğunu görünce kocaman sırıttım. Ve bir, iki, üç! Bum:
-
Günaydın Do! Do!
Doğa!
-
Günaymasın canım arkadaşım.
Dedi ve kafasını yastığa gömdü, üstüne atlamam bile işe
yaramadı. Biraz (birazdan çok fazla belki de) yüksek sesle bağırdım:
-
Kalk, ben kalktım
haksızlık!
Çiçek bu sesle uyanmış olacak ki:
-
Bir susun Pelin Abya
ve Abya.
-
Bak Doğa kardeşin
bile isyan etti. Dedim.
-
Pelin tek kelimeyle “SUS”
Aycan Teyze Doğa’ya seslendi:
-
Kızım kalk artık!
Doğa birden ok gibi fırladı ve bende içim rahat bir şekilde
odama döndüm. Ahşap dolabımın kapısını açarak diğer elbiselerimin arasından
okul formamı bulmaya çalıştım, bulunca aynaya doğru zafer işareti yaptım. Kısa saç
tellerimi ellerimle biraz kıvırıp bileğime deri bilekliğimi geçirince aynadan
kendimi süzdüm fena değildim. Her zamanki ben işte deyip dudak büktüm. Doğa’nın
odasına doğru koşmaya (!) başladım ve içeri daldım neyse ki tam karşımda
değildi de üstüne düşmedim, biraz sesimi çocuklaştırarak:
-
Doğa hızlı ol! Servis
gelmek üzere. Diye bağırdım.
-
An itibarı ile çok
tatlısın Pelin ama ben hazırım.
-
Haa o zaman haydi
inelim.
Kalın pelüş montumu hızlıca üstüme alıp deri çantamı koluma
taktım. Doğa çok kıskandığım emojili sırt çantası ve siyah deri ceketini giymiş.
Biz evin üç basamaklı merdivenini tek seferde atlar atlamaz servis tam evin
kapısına yanaştı bom boş sandığım servise bindiğimde, bir adet çekingen yüz
görünce haliyle şaşırdım. Doğa’nın da şaşkın olduğunu gördüm. Sabahın olmazsa
olmazı selamımı verdim:
-
Good morning guys*,
dedim inanılmaz aksanımla.
-
Good morning* Pelin,
dedi Şoför Ağabey Sivas aksanıyla.
İsmini bilmediğim yeni gelen kız bana deliymişim gibi
bakıyordu. Selam vermem gerektiği aklıma sonradan geldi:
-
Merhaba ben Pelin.
-
Merhaba ben de Buse. Memnun
oldum. Dedi çok yumuşak bir ses tonuyla.
-
Ben de. Dedim.
Doğa kendini tanıştırması gerektiğine sonradan uyandı:
-
Ben Doğa.
-
Buse, memnun oldum.
-
Ben de.
Diyerek samimi bir şekilde el sıkıştılar açıkçası Doğa’nın
yeni kişilere önyargılı ( hatta çok ) davrandığını gördüm. Yanımda getirdiğim
kulaklığımı telefonuma takıp kendimi ezgilerle “Masmavi Deniz’e” hapsettim.
****