9 Nisan 2016 Cumartesi

                                         *24*                                          


Normal uyandığım bir sabah, güneş her zamanki gibi doğdu. Ve benim iğrenç sesli alarmım çalmaya başladı. Psikolojik olabilir ama gerçekten hayattaki en çirkin sesmiş gibi geliyor ve kesinlikle öyle. Yataktan doğrulunca ellerimi yumruk yapıp gözlerimi ovaladım bu şekilde az da olsa uyanabiliyordum daha doğrusu uykumu alabiliyordum. Biraz daha uyuma fikri aklımın en ücra köşesinden bir anlık geçti ama annem ihtimali aklıma gelince yüzümü buruşturup banyoya doğru ilerledim. Yüzüme su vurup, Doğa’nın odasına ilerledim uyuduğunu görünce kocaman sırıttım. Ve bir, iki, üç! Bum:

-          Günaydın Do! Do! Doğa!

-          Günaymasın canım arkadaşım.

Dedi ve kafasını yastığa gömdü, üstüne atlamam bile işe yaramadı. Biraz (birazdan çok fazla belki de) yüksek sesle bağırdım:

-          Kalk, ben kalktım haksızlık!

Çiçek bu sesle uyanmış olacak ki:

-          Bir susun Pelin Abya ve Abya.

-          Bak Doğa kardeşin bile isyan etti. Dedim.

-          Pelin tek kelimeyle “SUS”

Aycan Teyze Doğa’ya seslendi:

-          Kızım kalk artık!

Doğa birden ok gibi fırladı ve bende içim rahat bir şekilde odama döndüm. Ahşap dolabımın kapısını açarak diğer elbiselerimin arasından okul formamı bulmaya çalıştım, bulunca aynaya doğru zafer işareti yaptım. Kısa saç tellerimi ellerimle biraz kıvırıp bileğime deri bilekliğimi geçirince aynadan kendimi süzdüm fena değildim. Her zamanki ben işte deyip dudak büktüm. Doğa’nın odasına doğru koşmaya (!) başladım ve içeri daldım neyse ki tam karşımda değildi de üstüne düşmedim, biraz sesimi çocuklaştırarak:

-          Doğa hızlı ol! Servis gelmek üzere. Diye bağırdım.

-          An itibarı ile çok tatlısın Pelin ama ben hazırım.

-          Haa o zaman haydi inelim.

Kalın pelüş montumu hızlıca üstüme alıp deri çantamı koluma taktım. Doğa çok kıskandığım emojili sırt çantası ve siyah deri ceketini giymiş. Biz evin üç basamaklı merdivenini tek seferde atlar atlamaz servis tam evin kapısına yanaştı bom boş sandığım servise bindiğimde, bir adet çekingen yüz görünce haliyle şaşırdım. Doğa’nın da şaşkın olduğunu gördüm. Sabahın olmazsa olmazı selamımı verdim:

-          Good morning guys*, dedim inanılmaz aksanımla.

-          Good morning* Pelin, dedi Şoför Ağabey Sivas aksanıyla.

İsmini bilmediğim yeni gelen kız bana deliymişim gibi bakıyordu. Selam vermem gerektiği aklıma sonradan geldi:

-          Merhaba ben Pelin.

-          Merhaba ben de Buse. Memnun oldum. Dedi çok yumuşak bir ses tonuyla.

-          Ben de. Dedim.

Doğa kendini tanıştırması gerektiğine sonradan uyandı:

-          Ben Doğa.

-          Buse, memnun oldum.

-          Ben de.

Diyerek samimi bir şekilde el sıkıştılar açıkçası Doğa’nın yeni kişilere önyargılı ( hatta çok ) davrandığını gördüm. Yanımda getirdiğim kulaklığımı telefonuma takıp kendimi ezgilerle “Masmavi Deniz’e” hapsettim.
                                                         ****