4 Mart 2016 Cuma

                                        *2*                                                                            

-          Hoş geldin Pelin, nasılsın?

-          İyiyim Mine sen?

-          Ben de iyiyim sağ ol, derste görüşürüz bay.

-          Bay.

Mine’yi çok seviyorum, özellikle çok sevimli, alnına dökülen kızıl kıvırcık saçlarıyla. Neyse hemen dolabımı açıp eşyalarımı yerleştirdim ve koşar adımlarla bale sınıfımıza çıktım. Sezen Öğretmen orada durup her zaman ki romanını okuyordu:

-          İyi okumalar öğretmenim.

-          Sağ ol Pelincim, böyle otur arkadaşların şimdi gelirler.

      Sezen Öğretmenimi çok seviyorum, çünkü o hayatım asilliğine karşı beni güldürebiliyor. Yani beni güldürebilen sayılı insanlardan biri, idolüm diyebilirim çünkü hep olmak istediğim bir tip hep öyle kişileri kıskanmışımdır. Her zaman gülen insanlar Sezen Hocamın yanında bu yüzden kıskandığım biri daha var, ismi Gamze anaokulundan arkadaşım hep gülümser.

-          Çocuklar derse başlaya biliriz, ilk önce ısınma hareketleri, sonra da barlara tutunarak alıştırma yapın, haydi başlayalım.

Herkesten gelen uğultu bir anda kesildi. Herkes işine odaklandı.

-          Hocam, ben alıştırma yaptım!

-          Tamam, Zehra, sen şu köşede bekle.

Zehra’nın biraz acayip bir tip olduğunun farkındasınız sanıyorum, herkes farkında, Zehra her zaman, her şeyi avazı çıktığı kadar bağırarak söyleyen, komik bir tiptir.

-          Çocuklar bugün Kuğu Gölü Balesi’nin tekrarını yapacağız.

-          (Hep bir ağızdan bu arada 17 kişiyiz) OLEYYYYYYYYY!

-          Çocuklar bakıyorum çok sevindiniz, ikinci sürpriz ise prova salonuna gidiyoruz.

-          ( Bence bu sefer tüm İstanbul duydu, hatta bazıları deprem oluyor diye binayı terk etti)   OOOOOOLLLLLLLLEEEEEEEEEEEYYYYYYYYYYYYY!

-          Haydi, çocuklar, çok oyalanıp Hikmet Ağabeyi bekletmeyelim.

-          Hikmet Ağabeyle mi gidiyoruz? Dedi Hayal.

-          Tabi ki Hayalcim.

-          Tamam Öğretmenim.

Hepimiz üstümüzü değiştirip, eşyalarımızı topladıktan sonra yola çıktık. Tabi ki İstanbul trafiğinden dolayı 10 dakikalık yolu 2 saatte vardık. Neyse ki, velilerimizin haberi vardı. Varınca koşar adım sahne arkasına geçtik. Ve bir şokla karşılaştık, modacının 1 haftaya dikilir dediği, sahne kıyafetleri karşımızda duruyordu sanırım kıyafetli prova yapıcağız diye geçiştirdik ( Sezen Hoca sahne önündeydi). Kıyafetlerimizi giyip, peri gibi olduktan sonra ( yalnız kıyafetimiz kuğu kıyafetiydi ) Sezen Hocanın öğrettiği gibi, sıralı bir şekilde sahneye çıktıktan sonra, tekrar bir şokla karşılaştık. Seyirciler olduğu gibi ordaydı. Hatta babam bile. Ve biz bozuntuya vermeyip, dans ettik. Çok mükemmel oldu. Eve gidince ayağım hiç olmadığı kadar şişti. Ve çok ağrıdı o yüzden hayatımda yattığım en erken saatte yattım ( yeni rekorum 19.06) .                                                              

                                                                      ****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder