*1*
-Pelin
Hanım, kalkmanız lazım, 1 saat sonra bale kursunuz var. Saat 11.00 oldu.
Nasıl
yani bu gün Salı, değil mi? Of ya bugün Salı olmalıydı? Zaman kavramımı iyice kaybetmeye
başladım. Nedense günleri karıştırıp duruyorum, neyse ki yaz tatilindeyiz.
Okullar daha açılmadı ve ben ortaokula başlayacağım çok heyecanlıyım. Ders programına
gelince bugün sadece bale kursum var ve ben bu durumdan hiç hoşnut değilim.
Çünkü yakında bale gösterimiz var ( ve ben tam olarak tarihini bilmiyorum çünkü
Sezen Hoca’mın dediğine göre bize sürpriz olmasını istiyor ) ve her gün
ayağımız kopana dek çalışıyoruz. Çok yoruluyoruz, eve gelince yataktan kalkamıyoruz:
-Pelin
Hanım, haydi kalkmalısınız.
-Tamam,
Kader Abla bekl…
-Pelin
Hanım, anneniz hemen kalkmanız konusunda ısrarlı.
Mecburen
kalkıp, elimi ve yüzümü yıkadım, üstüme tütümü geçirip, yeni aldığım allığı
hafifçe yanağımda gezdirip, küçük bir eyeliner çektikten sonra donat topuz
tokamla saçımı yapıp odamdan çıktım. Salona vardığımda kahvaltı masası hazırdı:
-Ooo
Emine Abla yine döktürmüş.
Gibi
zarifliğime hiç uygun olmayan bir laf söyledikten sonra, hemen çıktım kapıda
beni bekleyen Şafak Abiye zarifçe gülümseyip arabaya bindim. Biraz yol aldıktan
sonra bir şeyin eksikliğini fark etim, olamaz telefonumu evde unutmuşum,
hayatımın en büyük hatalarından biri diyebilirim:
-Şafak
Ağabey telefonumu evde unutmuşum dönebilir misin?
-Tabii.
Tamam, abartıyorum fark ettim, aslında ben
asosyal bir insan değilim sadece telefonuma biraz düşkünüm, sanırım kanmadınız
farkındayım aslında zarif bir kıza yakışmayacak şeyler. Annem, babamın
holdingimizi açtıktan sonra böyle davranmamı ve söylememi istedi. Ve ben bu
durumdan gayet hoşnudum, çünkü ben asil durmayı seviyorum ( ne kadar aile
içinde komik olsam da ):
-Pelin
Hanım, eve geldik telefonunuzu alabilirsiniz.
-Tamam
teşekkürler. Dedim.
Merdivenlerden
çıkarken ayağım takılınca sinirlenip, kimse duymasın diye sessizce:
-
Bu halıyı buraya kim koydu?!
Gibi
yaratıcı bir şekilde homurdanarak, kapımın pembe tokmağını çevirip içeri
girdim. Tozpembe parfüm şişesi şeklinde (en
sevdiğim telefon kabım )kabı olan İphone 5
‘imi alıp hızlıca kapıya yöneldim. Merdiven basamaklarından uçarcasına inerken
saatime bakmayı ihmal etmiyordum. İndiğimde hızlıca arabaya binip İstanbul
trafiğinin olmadığı sokaklardan gidip, bale evine hızlı varmış olsak da geç
kalmıştım:
-Şafak
Ağabey çok teşekkür ederim beni de bıraktığın için.
Diyerek zarifliğimi korudum.
-Ben
teşekkür ederim Pelin Hanım, dedi.
-Neyse
Şafak Ağabey görüşürüz. Diyerek bale evine girdim.
****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder