*12*
Odamın kapısının kilit sesini duyup anlatmaya başladım,
Doğa’nın gözleri meraktan fal taşı gibi açıldı. İngiltere’de olduğu için olayı
duymuş pekte ihtimal verememiş, semtte konuşulunca doğrulamış ancak taziye
ziyaretine gelememişti. Bodrum’a gittiğimiz tatilden başlayıp, babamın öldüğü
günkü acılarıma, çektiğim yalnızlığa değinerek konuşmamı bitirdim. Şiir
okurcasına kullandığım melodik sesim ve mimiklerimden etkilenmiş olan Doğa
gözyaşlarını tutamamıştı. Tek Doğa ağlamadı ki… Bende ağladım gözyaşlarım
yanaklarımdan narince süzülüyordu. Bunu
anlatmak bana iyi gelmemişti o olayları sanki tekrar yaşıyordum. O fırtına
gözlerimin önüne geldi. Doğa sordu:
-
Babanın son sözü neydi Pelin?
-
Son sözü mü, hmmm hatırladım “Mutlu olmak için
acele et Pelin, unutma zaman kimse için beklemez.”
-
Baban zaten şiir yazıyordu, kendi yazmış değil
mi?
-
Evet, o yazmış.
-
Üzülme canım arkadaşım.
Diyince kendimi tutamadım, bir an için durmuş olan
gözyaşlarım yeniden akmaya başladı. Ufuklardan bize veda eden güneş her şeyi
anlatıyordu, susun diyordu. Sen oradan anlamamış olabilirsin ama güneş bize
kendimizi üzmemiz gerektiği hakkında nasihat veriyordu:
-
Tamam, Doğa bu kadar duygusallık yeter, babama
mutlu olacağıma dair söz verdim. Ağlayamam, doğru aşağıya.
Diyip gözyaşımı sildim.
-
Peki, Pelin tersleme hemen.
-
Pardon. Dedim mahcup, mahcup.
-
Haydi inelim. Dedi Doğa.
-
Haydi.
Diyerek kapımın kilidini çevirdim. Tahta kapını gürültü
çıkararak açılmasıyla birlikte, yükünü kapıya dayamış bizi dinlemekte olan
Çiçek yere düştü. Doğa o anda fırçasını hemen attı:
-
Çiçek bu çok ayıp bir şey!
Ama Çiçek’in kafasını kaldırmasıyla Doğa yumuşadı çünkü
Çiçek ağlıyordu:
-
Tamam, Çiçek, ağlama çok canın yandı mı? Diye
bir abla şefkatiyle sordu Doğa.
-
Biyaz dizim ağyıyo.
-
Ayy ben sana kıyamam. Dedim sesimi istemsizce
incelterek.
Bu patırtıyla herkes başımıza toplandı. Çiçek annesini
görünce daha çok ağlamaya başladı:
-
Ayne ben çok kötü düştüm.
Aycan Teyze telaşlandı hemen ama Doğa konuyu değiştirdi:
-
Acaba neden düştünüz Çiçek Hanım? Dedi kızgınca
Doğa.
-
Beniym dizim geçtiğ.
-
Tamam, herkes iğleştiğine göre kurabiye isteyen
kimler?
Diyerek annem ortamı yumuşatınca Çiçek mutlulukla sustu.
Tabii ki ilk isteyen dedem oldu:
-
Bana on tane ayır Güneş.
-
Peki baba.
-
On beşte olur, itiraz etmem.
-
BABA!!!
-
Tamam, on olsun. Dedi dedem.
-
Bak o olur.
-
O zaman bana da on tane, Mehmet Ali Ağabey’le
yeriz. Dedi Ayaz Amca.
-
Hayır, sana beş tane, kilo alıyorsun sonra. Dedi
Aycan Teyze.
-
O zaman herkese beşer tane, tabii maalesef babam
hariç. Dedi annem.
-
Neden maalesef kızım ben sana ne yaptım?
-
Baba kilo alıyorsun.
-
Aman kimin umurunda. Diye annemi tersledi dedem.
Ben midemin sesini duyunca bu olaya el attım:
-
Haydi masalara.
Doğa da sanki beni tekrar etti.
-
Haydi masalara.
Buraya annem de katıldı.
-
Haydi masalara.
Tam anneannem bize katılacakken dedem susturdu:
-
Çabuk masalar geçin dördüncü bomba geliyor.
****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder